MeoÖykü - Rüzgarla Savrulan
Avuçlarıma değdiğinde, titriyordu nezaketten gençliği. Avuçlarına nem, gözlerine kalem çekiyordum her bakışımda, daha bir aşık oluyordum sanki.. [Konuyla ilgili kısa bir aşk öyküsü bağlantıdadır. İyi okumalar.]
Kısa Öyküler bölümü tarafımdan halihazırda proje olarak yazılmaya devam eden kısa öykü kitabı projeleri ile roman çalışmalarım arasında kalemimi denediğim yeni öykülerden oluşmaktadır. İyi okumalar.
Kısa Kısa Aşk Öyküleri alt blogtur. İçeridiğinde yalnızca birkaç paragraftan veya kısa dialoglardan oluşacak mikro öyküler bulunacaktır. Herkese iyi okumalar.
Devam...Mikro öyküler, bir paragraf boyutlarında anlık anlatılardan oluşan minik bir öykü fikirleri blogumuzdur. İyi okumalar.
Devam...Avuçlarıma değdiğinde, titriyordu nezaketten gençliği. Avuçlarına nem, gözlerine kalem çekiyordum her bakışımda, daha bir aşık oluyordum sanki.. [Konuyla ilgili kısa bir aşk öyküsü bağlantıdadır. İyi okumalar.]
Konuşulacak bir şey de yoktu aslında, onu bir görse yetiyordu günün güzel geçmesine. Varsın olsun, bilmesin kendisini veya varlığını ne olacak ki? Aşk zaten öylesi minimal bir beklenti. Geçecekti belki yine dükkânın önünden, kendisi paspasın o eline kıymıklar iliştiren sapına yaslanıp izleyecekti gidişini, neredeyse ellinci kez. Bu kez öyle olmadı ama… (Kısa bir aşk öyküsünün devamı yazımızda. Başlığa tıklayın.)
Kuğulu Parkın hafif soğuk sonbahar sabahında işe gidiş yolunda uykunun verdiği mahmurlukla yürümek her sene daha da zorlaşıyordu Emine için.. Mu mevsimde iç Anadolu kışın gelişini müjdeliyordu soğuk esintilerle, kuğular bile mutlu değildi bu durumdan, boyalı tahtalardan çakılmış yuvalarından çıkmaya niyetleri bile yoktu güneş vurmadan kapılarının önüne. Dalgın dalgın kulağındaki müziğin adımlarına yansımasıyla hızlı hızlı ilerlerken birden durdu. Yine oradaydı, bu sene de. Bu sene de gelmişti, elinde bir buket çiçek sabahın köründe, soğuktan yüzüne kıpkırmızı bir maske çizilmişti. Bu kez sormalıydı, birkaç saniye durduktan sonra göletin çevresinden dolaşmaya karar verdi. [Kısa bir aşk öykümüz yazımızda. Keyifli okumalar.]
Karanlık bir sabaha uyanmak kadar uykulu bir şansızlık yoktu yaşamda, karanlığa gömülmüş bir dünyaya uyanmak ise geçmiş nesillerin lanetiydi bu topraklarda. Yıl 4589, aylardan galiba Kasım, yerinden öfkeyle doğruldu Agad.. Yerin 300 metre altındaki sıcak sığından dünyaya son umut penceresi olan periskobuna doğru umutsuzca yürüdü. [Fantastik ögelerle bezenmiş, kısacık bir öykü bağlantıdadır. Keyifli okumalar.]
Kısacık bir savaş öyküsü okumak isterseniz, sizi makalemize alalım hemen. İki paragraflık, gerçekçi bir hikaye ve yaşanılan öykülerden esinlenme bir kısa öykü denemesidir. Keyifli okumalar. Paylaşım, yorum ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Hikaye bağlantıdadır.
Aşk gerçek mi yoksa illüzyon mu? Tamamen bu sorunun üzerine odaklanmış minicik bir kısa öykü yazasım vardı, artık yok. Çünkü yazmam lazım.. Hikaye bağlantıdadır veya aşağıdaki "devamını oku" bağlantısına tıklayınız. Herkese iyi okumalar.
Kısacık bir korku-gerilim öyküsü okumak isterseniz, sizi makalemize alalım hemen. İki paragraflık, bir çift, karanklık bir yol, bir geçit, aniden başlayan ve biten korkunç bir deneyim sizleri bekliyor. Keyifli okumalar. Paylaşım, yorum ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Hikaye bağlantıdadır.
Öğrenciliğin en sakin duraklarında bekliyorduk, rutine taşınan otobüsleri. Birbirimizi tanıyorduk, tanışıyorduk. Camlarda binlerce yürekten dökülen hayaller süzülüyordu sağanak halinde, bazılarımız görebiliyorduk. Hüzün kalabalıktaki yabancılığın çocukça vurgusu ve gönül yorgunluğuydu akşam saatleri..[Öykünün devamı bağlantıdadır. İyi okumalar.]
Kısacık bir yoldu yaşam, uzattıkça yaşlandığımız. Acele edişlerimizin arasında hızla hatalara boğulduğumuz, ölümü kolayca bulduğumuz bahanelerimiz vardı. Bazen de incecik çizgiler.. [Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi konu olan kısa öykümüz bağlantıdadır. İyi okumalar.]
Her sabah yapılan bir şeydir, uyanırsın da yaşamayı değil, düşünmeyi değil sanki lavaboyu özlemişsin gibi. Uykunun mahmurluğu yerine, yaşama uyanmanın şokunu atmak gerekir çeşmelerden süzülen gürültücü sularda. Tane tane dökülür yaşamın o kavgacı saniyeleri insanın geç kalmışlığının yüzüne. Erkan da öyle yapacaktı o sabah; hıçkırıklarına boğulup lavabonun önüne yığılmadan önce.. [Kısa ve hüzünlü bir özlem hikayesi bağlantıdadır. Hikaye tamamen gerçektir. Detayları yazımızın sonunda.]
Küçük evlerinin küçücük bahçesinde açıyordu her yıl kocaman boyları olan papatyalar. Devasa taç yaprakları ile baharlarını renklendiriyordu Can'ın. [Mikro öykümüz minicik bir aşk hakkında, iyi okumalar.]
Fırçanın çiziktirdiği bir kaderdi onunki. Sevdiği doğruları, sevmediği yanlışlarda düzeltmekten yorulmuş bir halde çiziktiriyordu detaylarını ruhunun çok da kaba tuvaller üzerine. Birkaç kedinin mırıltısı, birkaç dalganın şırıltısı, birkaç anının kırıntısıyla besleniyordu ruhu. Senelerdir aynı gizemi çiziyor, en güzel betimlemede aşkın kadın ve erkek halini arıyordu. Yakında bulacağını bilmeden.. [Kısacık bir aşk öykümüz, keyifli okumalar.]
Yorgun bir hafta sonu sabahı, geride kalan günlerde dağlarda yaptığı askeri eğitimlerden yorgun bir komando adayı olan Efe sahilde yürüyüş yapıyordu. Basit hafta sonu tatilinin bu ilk sabahında her attığı adımda taşlar fısıldıyor, dalgalar renk değiştiriyor geçmişe ve salkım çiçekleri ile bezenmiş bir duvarın kenarında oturup sulara bakıyor. Dakikalarca.. [Göl kokulu kısacık bir öykü. İyi okumalar]