MeoEdebiyat - Kısa Öykü Blogu
MeoEdebiyat - Kısa Öykü Blogu Pic. Source: "Minimal Öykü" (copyright edebi fikir) @edebifikir.com

Mehmet Ali Çelikel - Küçerek Öyküler Serisi

  Kısa öykü denilince her zaman aklıma İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü gelir, bir edebiyat eserinin kısa ve öz, vurucu ve dopdolu olması için kısacık bir anekdot kadar olmasının yazarın yaralayıcı kalemiyle neler yapabileceğini öğrendim üniversite öğrencilik hayatım boyunca. Bu eğitimin en büyük parçalarından biri de son dönemlerimde tanıdığım değerli hocam Mehmet Ali Çelikel'dir. Sayın Çelikel halen Pamukkale Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölüm başkanlığını yürütmekte ve akademik camiadaki farklı yaklaşımı ve edebiyat eserlerini paylaştığı blogunu takip etmenizi tavsiye ederim. Mare Incognitum isimli blogunda paylaştığı bir kısa öykü serisi olan Küçürek Öyküler serisi aşağıdadır. 

  Kısa öykü denilince her zaman aklıma İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü gelir, bir edebiyat eserinin kısa ve öz, vurucu ve dopdolu olması için kısacık bir anekdot kadar olmasının yazarın yaralayıcı kalemiyle neler yapabileceğini öğrendim üniversite öğrencilik hayatım boyunca. Bu eğitimin en büyük parçalarından biri de son dönemlerimde tanıdığım değerli hocam Mehmet Ali Çelikel'dir. Sayın Çelikel halen Pamukkale Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölüm başkanlığını yürütmekte ve akademik camiadaki farklı yaklaşımı ve edebiyat eserlerini paylaştığı blogunu takip etmenizi tavsiye ederim. Mare Incognitum isimli blogunda paylaştığı bir kısa öykü serisi olan Küçürek Öyküler serisi aşağıdadır. 

Küçerek Öyküler - 1 [Safya 1]

TESTİ

“Şerbetimiz de yok ki ikram edelim size,” dedi. “Ama şu testi su dolu. Helaldir, için kana kana,” deyip arka odaya geçti. Çocuk ağlıyordu. Bir tokat sesi geldi. Çocuk sustu. Çocuğu dövdü diye, içmedim suyunu, zehir akıttım testiye. Geri geldiğinde bir şamar izi vardı yüzünde. Dayağı o yemişti. Arkasını dönünce alıp fırlattım testiyi bahçeye, zehri içmesin diye. Testiden dökülen şerbetti. Çocuk ağlıyordu içerde.
KÖPRÜ
“Önüme uzanıp köprü olsa, üstünden yürüyüp geçemem,” demişti. Yıllarca iyiliği dokunmuş ona. Okutmuş, işe sokmuş, evlendirmiş. Artık sıra ondaymış. “Öl!” dese, ölürmüş. Bir gün karşılaştık. “İyilikten maraz doğar,” dedi, “İnsanlara iyilik yapmayacaksın, daha da fazlasını istiyorlar hep.” “Öl dese, ölecek olan sen değil miydin?” dedim. “Olur mu,” dedi, “ben tırnağımla kazıyarak geldim buralara.”
BİSİKLET
Babam hep bisiklete binermiş dükkânına giderken. Gençliğinde fırtına gibi bisiklet sürdüğü yollardan ekmek parasını kazanmak için geçermiş. Kötülemiş işler. Dükkânı satıp terk etmişler orayı. Yolum düştü yıllar sonra. “İşte,” dediler, “babanın dükkânı bu.” Bir de baktım, bisikletçi olmuş dükkân, babamın geçmişini toplar gibi.
HAK
“Hakkınızı helal edin,” dedi odamdan çıkarken. “Helal olsun,” dedim, “sen de helal et.” Baktım, gitmişti çoktan. Anladım ki, ayrılıkmış helal ettiğim hak.
KEDİLER
Hayatta en çok kedilerine değer veriyordu. Kedileri kimi severse, onları seviyordu. O yüzden yıllardır hep hüzündü yaşadığı. Kediler en çok yaralıları seviyordu.

 

Küçerek Öyküler - 2 [Sayfa 2]

CİNAYET

“Hoca, sen ne diyorsun bu işe?” dedi çayını karıştırırken, “nereye varacak bu işin sonu?”
“Bilemem,” dedim.
“Bak,” dedi, “hocam biz anlamayız, tahsilli değiliz senin gibi, ama bana soracak olursan, ben hepsini astırırım.”
“Kimleri astıracaksın?” dedim, “vuranları mı?”
“Hoccaa,” dedi her saldırıya geçişinde yaptığı gibi “C”leri ikileyerek,   “laflarına dikkat et!”
“Vurulanı astıracak halin yok ya,” dedim.
  Sigarasının izmaritini ezerek söndürüp kalktı masadan.
KÜS
“Niye hiç yazmadın?” dedi sanki hiçbir şey olmamış gibi.
“Niye yazayım ki?” dedim, “ben istenmediğimi anlarım. Ben sana ‘Bir daha yazma,” deseydim sen ne yapardın?”
“Yazmazdım,” dedi.
“Ben de öyle yaptım,” dedim.
“Hiç anlamıyorsun,” dedi.
“Neyi anlamam gerekiyor?” diye sordum.
“Anlamıyorsun işte,” dedi ve kalktı gitti.
Neyi anlamam gerektiğini hala bilmiyorum. Yoksa niye olsun içimdeki bu kavurucu merak.
PENCERE
“Gelen giden yok yine bugün,” derdi annem pencereden dışarı bakarak.
Penceremizden görünen sadece dağlardı.

Kaynak

Değerli Hocam Mehmet Ali Çelikel'e edebiyata yönelik paylaşımcı yaklaşımı ve öğrencilerine yani bizlere karşı sunduğu derin bilgisi ve güler yüzü sebebiyle teşekkürü borç bilirim. Mare Incognitum isimli bloguna uğramayı sakın unutmayın.

Çok değerli hocama yayın ve akademik hayatında başarılar diliyorum.

Son DüzenlenmeCuma, 28 Eylül 2018 17:22
(0 oy)
Okunma 5989 defa
Yorum ve görüşleriniz değerlidir. Facebook hesabınız ile yorum yapabilirsiniz.

Bu kategoriden diğerleri:

garip bir hikaye - olcysmskkk »
X

Sağ Tıklama

Sağ Tıklama ve Kopyalama Sitemizde Engellidir.