MeoÖykü - Resimlerin Efendisi
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
- Yazdır
- Eposta
Fırçanın çiziktirdiği bir kaderdi onunki. Sevdiği doğruları, sevmediği yanlışlarda düzeltmekten yorulmuş bir halde çiziktiriyordu detaylarını ruhunun çok da kaba tuvaller üzerine. Birkaç kedinin mırıltısı, birkaç dalganın şırıltısı, birkaç anının kırıntısıyla besleniyordu ruhu. Senelerdir aynı gizemi çiziyor, en güzel betimlemede aşkın kadın ve erkek halini arıyordu. Yakında bulacağını bilmeden..
Melisa yılların verdiği resim aşkıyla hala yanıp tutuşuyordu, beşinci kez sergisini açmaya giderken, o ilk günkü heyecanı hala olduğu gibi duruyordu. İlk sergisinde, yalnızlığı ve insanı işlemişti. İkincisi, kadına dair tüm detayları yansıtmıştı. Üçüncü sergisi çocukların renkli dünyasında kendi çocukluğunu yansıtmış, dördüncü seferinde şehrin uzaklarını betimlemişti. Bu kez hepsini birleştirmiş, kadın ve erkeği yaşamın iki tarafında işlemişti. Tüm bu başarılı sergilerde aldığı tek eleştiri dostlarından geliyordu, yalnızca kadın temsilleri rengarenkti, çeşitliydi, her hisle büyülenmiş halde çiziliyorlardı, ancak tüm resimlerindeki adamlar yalnızca tek tip gibi görünüyordu, aynı grilikte, aynı sadelikte ve aynı görünüşte. Her ne kadar farklı çizimler üzerinde günlerce çalışmış olsa da büyük eserlerinin tamamını benzer ifadeli portrelerden seçtiğini kendisi de fark etmişti.
Adım adım devasa sergi bahçesinde yürürken, kısa bir süre sigara molası vermesi gerekti. Bırakamayacağından korktuğu bu bağımlılık yalnızlığının derin yan etkisi gibiydi. Sigara içmeden uyuyamıyor, hatta uyanamıyordu. Rüyalarını hiç hatırlayamaz, yalnızca sabah kahvesi yanındaki sigara eşliğinde bölük pörçük simaları gözünde canlandırabilerek resimlerini böylece çizmeyi seçmişti senelerdir. Belki de o sabit çizimler buradan geliyordu..
Sigarası bittikten sonra sergi alanına girdi, henüz sabahın serininde kimselerin olmadığı devasa duvarların arasında ışıkla daha da güzel görünen eserlerine baktı. Yine oradaydı, kadınların her çeşidi, adamların tek çeşidi var gibiydi. Gün boyunca onlarca insanla dertleşirken, resimlerden bahsederken, kokteyl tarzı ayaküstü sohbetlerin arasında hep bunu düşündü. Akşam olduğunda ve ayaklarına kara suların indiğini, saatlerdir sigara içemediğini fark edip bahçeye çıkmaya karar verdi Melisa. Akşam güneşine bakarken sigarası çıkarıp çantasında çakmak türevi bir şeyler aramaya çalışıyor, ancak inadına bulamıyordu. Çantasının kıyısında makosen bir çift ayakkabı belirmişti, kafasını kaldırdı, oydu, o kişi, o yüz, o surat, o çizimler, o rüyalar belki de hepsi orada duruyordu karşısında, "Sigaranızı yakabilirim isterseniz, buyurun" dedi hatta. Şaşırmıştı, gülümsedi, teşekkür etti ve sigarasından bir nefes aldı. "Bir dal sigaranızı alabilirim aslında," diye devam etti adam. Yüzündeki o grilik, sigara içindeki o sakinlik, sesindeki o tokluk, hepsi yerine oturmuştu. O akşam evine gitmeyecek kadar güzeldi, o sigaralar hep birlikte içildi, hep seferinde sigarasını yakmak için yanında beliren o griliği asla yanı başından ayırmadı. Aşk oydu, onu çizmiş, onu aramış, onu düşlemişti ve bulabildi.
Yeni sergilerinde artık binlerce insan çizebiliyordu, mutluluğu da..
Meo - 2018
MeoEdebiyat - Kısa Öykü Blog
'Mehmet Şentürk