MeoEdebiyat - Kısa Öyküler Blog
MeoEdebiyat - Kısa Öyküler Blog Pic.Source: "Evil World" by era7 @deviantart.com

MeoÖykü - Bir Koleksiyonerin Anıları

Öne Çıkan

Sanatı koklayan o güzel insana sevgiyle...

 Bir Koleksiyonerin Anıları

"- His ambitions of those of a collector.
Onda bir koleksiyonerin hırsları var." Perfume - 2006   

   Geçmişin, tarihin, eskinin ve tüm insan öykülerinin belirli bir dokusu vardı ve de kokusu. Yalnızca onun gibi mezatçılar ya da koleksiyonerler bu kokuyu duyabiliyordu. Bunu yapmak için keskin bir buruna değil, aksine keskin bir sanatsal meraka ihtiyaç vardı. Sanat kokan insan doğasının geçmiş yağmurlarında her bir damlayı tek tek takip edebilmek, tüm dünyanın yarıklarında, topraklarında ve taşlarında nasıl yolunu bulup büyük mezat denizine nasıl kavuştuğunu kolayca hissedebilmek gerekirdi.

  Öyle yüzlerce hesapsız zenginin dekoratif birikimlerine ve puro eşliğinde birbirlerine aristokrasi yarışı düzenlediği retro görgüsüzlük değildi bu yeni gelen eski kokusu. Ondaki bir koleksiyonerin öngörüsü, hırsı ve sanat açlığıydı. Tarihin merakı, yaşamın ve sanatın gölgesinde yeni açan solgun renkte çiçekleri derleyip kendine hiç kimselerin uğramadığı fantastik bir sanat çiçekçisi açacak. Ve yalnızca kendi buketlerini derleyip ancak onun gibi yaşamın rengi solmuş değerinden kendini bulabilenlere hediye edebilecekti. Bunu çok da iyi biliyordu.

  Öncelikle dünyayı gezdi! Dünyanın tüm sanat tarihçilerine bir selam vererek. Tüm sanat izlerini birer birer derleyerek ve yarın birikecek o güzellikleri elleriyle taşıyıp güzelce istifleyesiye dek!

  Daha sonra insan coğrafyasından çok uzak bir noktada, dağların insanlığı ezip geçtiği vahşet romanlarının yazıldığı bir düzensizlikte kendi düzenini kurmuştu koleksiyoncu Turgay. Her mezatta kendi sanat evreninde bir Louvre müzesi gezintisine çıkabiliyordu. Zaman ve mekan ötesi bir maceraydı bu. Her zaman dalgın kafayla unuttuğu yeni mezatları unutmamak için bin bir türlü modern hatırlatma kuruyor. Bazen yanındakilere tembih ediyor, bazen kendini aramaları için birilerini alarma dönüştürüyordu. Tüm gün işlerin, emirlerin, komuta zincirlerinin kendisi bağladığı o dağlarda en büyük özgürlük bir mezat oluyordu. Çevrimiçi bir mezat... 

   Gerek de yoktu zaten yüz yüze bir alışverişe. Turgay sanatın kokusunu fiber kablolardan saliseler içinde taşınan ve kablosuz sinyallerin parlak granit taşlara vura vura aşındığı bu çekim ötesi ortamda sabit bağlantı, çok eziyet görmüş bir dizüstü bilgisayar ve kararlılığa sahip olduğunu anda ciğerlerine çekebiliyordu. Tüm gün akşam saatlerine denk gelen o mezat kokuşturmasının planları kafanın içinde dönüyor, satın alınacak yeni bir mektupta ölmüş bir yazarın ruhuna minik bir temas edeceğini; eski bir resmin arkasına düşülmüş o nottaki geçmişin içtenliği ve iziyle kendinin yorgun bedenine taze kaz sağlıyordu. Her mezatta sanat yağıyordu led ekranlardan. Kah yüz yıllık bir mektupta iki yazarın o efsane eserlerinin üretimi öncesindeki sancılarının ve paylaşımlarının naifliğini önceden sezebiliyor kah modern bir aykırı resrospektiflikte yeniden dünyanın karman çorman olmuş düzeninin durağan olduğu o yavaş dönemlerde zamanı durdurabiliyordu.

  Her zaman tema merak olsa da birikimli bir kitap derlemesinde eskinin tazeliği yeniden gün yüzüne çıkıyor. Onlarca yıl tozlu bir meraklı birikimcinin raflarında tozlanmış, ölümü ardından unutulagelmiş bir kütüphanenin paramparça edilip satışa sunulmasıyla anılar, edebiyat, seriler ve öyküler yeniden el değiştirmeye başlıyor. Bu mezat savaşında ise her zaman Turgay gibi bir koleksiyoner cenk halinde merakını ya da heyecanını yatıştıracak yeni bir ilacı ruhuna zerk edebiliyordu. 

  Bazen birkaç saliselik bir karmaşa içerisinde, Turgay'ın elektronik dünya ile hiçbir elektronik bağı kalmıyor ve o mezat yarım kalmış bir heves gibi başka bir akşama kalıyordu. Kendi dünyasının mezat ekonomisinde birçok parça kendi değerlerini tutabilmek, yeni gelecek değerlere inat edebilmek ve geçmişin anılarını korumak gibi birçok göreve sahiptiler. 

  Tüm bu alışveriş çatışmalarının nihayetinde tüm koleksiyoner birikimini duvarlarına yansıttığı, raflarına döşediği, masalarına gizlediği, tablolarla koruduğu ve hepsini güzellikle sarmaladığı o sanat evinin kapısında ilk günün sabahında durup bekledi. Devasa surlarla çevrili bir geçmişi, onlarca saldırı, onlarca girişim, onlarca yaralı ve binlerce sanat şehidi sonrasında nihayet fethetmiş bir özgüvenle derince içini çekti, "Nihayet," diyebildi. Kokularını biriktiği sanat, şimdilerde karmaşık ve eşsiz bir parfüme dönüşmüş kendi sanat evinde her misafirinin beş duyu organından izinsizce ve biteviye giriyordu! 

  Merak, birikim, derleme, kategorileştirme, toplama ve edinme! Artık nihayette bir dinlemedeydi! Artık o hırslı merak yerini başarılı bir çalışmaya bırakmıştı. Nice kahveler sanat geçmişinin gölgesinde içilecek, her parça alındığı yer-zaman-mekandan bağımsız kendi öykülerini yeniden yazacaktı! Onlarca sene daha...  

Darısı tüm mezatçıların başına!

 

Meo - 2022
MeoEdebiyat - Kısa Öyküler Blog
'Mehmet Şentürk

 

Son DüzenlenmeCuma, 09 Aralık 2022 02:54
(4 oy)
Okunma 1209 defa
Yorum ve görüşleriniz değerlidir. Facebook hesabınız ile yorum yapabilirsiniz.
X

Sağ Tıklama

Sağ Tıklama ve Kopyalama Sitemizde Engellidir.