MeoDeneme - Gaz Labması Gölgesinde İlişkiler (Gaslighting)
Öne Çıkan- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
- Yazdır
- Eposta
Gaz Labması Gölgesinde İlişkiler (Gaslighting)
Modern çağın moder(E)n ilişkileri var, haliyle komik yanları da var. Yeni yeni terimleri var, genelde yeni uygulamalarımız da var. İlişkilerimizin değişiminden çok daha hızlı değişen kavramlarımız var, en tazesi de gaslighting. Gaslighting hakkında bir deneme yazdık, keyifle oyunuz... (Yazımızın devamı bağlantıda. Keyifli okumalar, Aralık 2022)
Modern çağın modern hastalıklarından biri de yaşamaktan daha çok tanımlamak takıntımız. Formülleştirdiğimiz yaşantılarımızı kısa denklemlere bölmek ve kemik sertliğinde tepkilerimizi ve dağınıklığımızı başka türlü tutamıyoruz bir arada. Ancak belirli terimsel kafeslerde yaşatabiliyoruz o vahşi dağınıklığımızı. Konu zaten ilişkiler olunca milyonlarca değişkeni üç-beş kelimeye kısıtlamak zorunda kalmamız en büyük çaresizliğimiz.
Gel gelelim gaslighting. Çok da moder(E)n kullanımı var şimdilerde. Halbuki bu terim 1938 tarihli bir tiyatro oyunundan gelen bir davranış biçiminin ilişkide kullanılan hali. Hikayesini kısaca özetlemek gerekirse:
Jack ve Bella 1930'larda gaz lambasıyla aydınlatılan bir evde yaşıyorlar. Jack kardeşimiz ise her akşam çaktırmadan bu gaz lambasının ışığını biraz biraz kısıyor. Ne zaman Bella hanım bunu fark etse, Jack öfkeden köpürüp bir kavga dövüş çıkarıp durumun öyle olmadığını şiddetle vurguluyor. Haliyle Bella hanım da özgüven konusunda çöküyor. Bella ise bir dedektif tutarak bu durumun hakikatini ortaya koyarak bu beladan da Jack'ten de kurtuluyor!
İşte bu hikaye bizim ilişkilerimizdeki karşımıza gazını kısarak sunduğumuz sevgi-ilgi-aşk-hede-hödömüzün tamamının karşımızdakine yaşattığı en mutluluk verici işkencenin hiç konuşulmayan, ancak ve ancak doğru bir dedektif yaklaşımıyla ortaya koyulabilen çekilmezliğin yeni markası olarak ünleniyor neredeyse bir yüz yıl ardından. Bizler de bunu yeni bir şeymiş gibi benimsiyoruz. Çünkü çok seviyoruz terimselleştirmeyi. Aşk ve ilişki jargonumuz ne kadar güçlü olursa o kadar güçlü olacağımız yanılgısı ya da önyargısıyla!
Ruhumuzdaki o gaz lambasını aslında önce biz kendimiz için kısıyoruz! Zevk almaktan, yaşamaktan, öğrenmekten, meraktan, çocukça oyunlarımızdan öncelikle kısmaya başlıyoruz. Tepemizde tepinen fillerin ağırlığından ezilmeye alıştıkça önce kendimize öfkeleniyor, kendimize kapanıyoruz. En nihayetinde ise kendimizden sızan garip damlalara bağımlı olan yaşamımızı ne zamanki bizi sınırsız seven bir eşdeğerle eşleşirse hemen sonuna kadar açtığımız o geçici ve ikiyüzlü yaklaşımımız ile aşkı maskeyle gizliyoruz. Sonunda da kısa kısa kanser ettiğimiz bir ruhu daha ilişki defterimize deneyim olarak yazıyoruz! Sorarlarsa "çok sevdim abi," "her gün aynı olamam ya hayatım," "hep gülecek değildim değil mi ama?" gibi ve gibi ve gibi cevaplarla kendi gaslighting'imiz için mükemmel yorumlarda bulunuyoruz. Çok seviyoruz'la girişiyoruz her ilişkiye, deli gibi aşık oluyoruz, hayvan gibi arzuluyoruz, ilkmiş gibi, bok püsür gibi tastamam mükemmel başlangıçlarımızı ağır ağır, adım adım ve günbegün bitiriyoruz. Sonra koşa uğruyoruz işin nihayetinde karşında senin ruhunu sömürüp bir aşk fabrikasına çevirmiş bir başka aşığın bize "yetersizlik" damgası vurmasıyla kesilip başka bir aşk kasabının camekanına sergilenmek üzere et kurutulması işine yeniden başlıyoruz.
Uzun lafın kısası dostlarım, yiğidolar, aşk canavarları, tutkulu aşıklar! Bunu biz bize, bilmeyerek yapıyoruz. Dilbilimin en tatlı yanı budur: "Bildiğin kelime kadar düşünebilirsiniz a dostum!" der her zaman. Biz de bildiğimiz jargonel aşk öykülerinin terimleri kadar sevebiliyoruz. Yoksa kim bilir daha ne işkenceleri var aşkın! 3 kelimeyle şiir yazabilen aşık hormon sürüsünün henüz kabullenemediği, henüz bilmediği, henüz hissedemediği...
Meo - 2022
MeoEdebiyat Denemeler Blog
Mehmet Şentürk