MeoDeneme - Başlangıcın Sonu ve Sonun Başlangıcı
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
- Yazdır
- Eposta
Başlangıcın Sonu ve Sonun Başlangıcı
Sonsuz bir döngüler ağının basit örnekleri olarak kendimizi ispatlamaya çalıştığımız garip bir evrende her döngünün başlangıcı, sonu ve her sonun bir başlangıcı ile nihayete erdirilen bir kaderi var! Yaşamak zorundayız...
Kaderin ağ örmesi için gereken o tüm ipekten sicimler bizlerin hislerinden: pirüpak öznellikte; puslu bir gizemde. Ruhumuzdaki o garip fizik yasaları uyarınca yaşadığımız tüm tepkimeler, tüm duygusal reaksiyonların yanıklarından üretilen enerji bize kalan. Sözcüklerin ışın, dizelerin patlama, şiirlerin galaksiler oluşturduğu o muntazam edebiyat akıyor ruhumuza mütemadiyen. Haliyle-en doğal olanından-kaynağa dönmek zorunda her bir damla su! Yeri farklı, zamanı ayrı, yolu ve yolağı çok çetrefilli olsa da...
Böyle bir öznel düzlemde başlıyor her inanç, her duygusal inal, her inatçı yakarış bu yalın dünyanın değişken karmaşasında. Her başlangıç bir hevesi kırıyor, içerinden tohumlar saçılıyor uçsuz bucaksız insan coğrafyasına. Kimisi çiçek ekiyor, kimileri her daim diken! Kimisi bebek bekliyor, ötede içindeki çocukları katleden. Hiçbir şey değişmiyor oysa, gün sonunda herkesin kestiği fatura kendine, en yansımalı haline, başkalarındaki o biçimsiz aksine!
Önce başlatmak gerekiyor o reaktif kontrol kaybını, kontrol altına almak için evrenin en derin sevgi nükleusunu ya da çekirdeğini. Önce patlama, sonra kısıtlama, sonra üretim gerek! Döngüye tamamlanmadan bir anlam katmak zaten insanın en aceleci hali. Aşkların sevgiye dönmemesi, sevgilerin aşktan beslenmemesi bu yüzden. Başlayan reaksiyonların beslenmediği, ısıl işlem görmüş önyargıların duygusal durumunu koruyamayıp soğuyarak büyük bir pişmanlık kütlesine dönüşmesi bizleri biz yapan. Yaratılan çok olup da hiç belli olmaması onları yaratanın; asıl sorunsal.
Tüm dünyayı gezin çıkıp lütfen. Dünyanın tüm coğrafyasına karış karış parmak izinizi bırakın, insanların yüzlerine gülücük, genç sevdalılarınızda birer öpücük, süslü kapakları olan kitap sayfalarına nobel diye bağıran sözcükler bırakın isterseniz... Döneceğin aynı başlangıç. Biteceğiniz benzer bir basit son.
En önemlisi!
En önemsiz noktada,
Bir kalp krizi gibi,
Sizi ölüyor zannettiren,
O basit gaz sancısı!
Anlam olarak öyle basit,
Öyle boktan!
O semazen sensin zaten. Kendini o katran deryasından kurtardığın anda, bembeyaz düşlerle süsleyip, hayallerindeki toz parçacıklarının ortasında tertemiz atfettiğin kirli varlığınla, yorgun bir savaşçı edasıyla başa döndüğün anda! Sonun başlangıcından geriye dönüp, başlangıcın sonuna doğru bir anıya temas ettiğin anda tüm yaşamın beyhudeliğine erişmek! Kendini anlık olarak silmek; evrenin atomik tutanak defterinden. Arş-ı Âlâ...
Apaçık belli olsa da, belirsizliğin heyecanına tutku, belirliliğin sıkıcılığına yaşam, başarısızlığın arsızlığına kader diyen ey insanoğlu! Neyin kavgasındasın hala hem kaçırdığın o binlerce başlangıcın yitip şanslarının sonunda hem de nihayete erdirilmeyecek yarımlıktaki anlamsız sonların tekdüze başlangıcında.
"Kaleme düştüğüm yerlere dönüp yazdığım bu saçmalıklardan sizlere selam olsun dostlar."
Meo - 2025
MeoEdebiyat Denemeler Blog
Mehmet Şentürk