MeoDeneme - Ölüm ve Biz
Ölüm bizlere atanmış en güzel görev, ağır aksak ve tembelce yerine getirmekten hiç hoşnut olmadığımız; günü gelince de en büyük isyanlara kapıldığımız.. (Kısa bir deneme yazımız bağlantıda dostlar.)
Aforizmalardan sıkıldığım dönemlerde roman yazımı önceki sancılardan bir kısmı olarak yazdığım denemelerden oluşan alt blogumuz. Makaleler DeviantArt görselleri ve ilgili videolar ile desteklenmektedir. İyi okumalar.
"Kavramlarım - Sözde Düşünceler" birkaç yıl öncesinde başlattığımız bir deneme projesidir. İçeriğinde basit ve genel kavramlar hakkında kısa denemeler mevcuttur. Severek okuyabileceğiniz sadelikte ve felsefi derinliktedir. İyi okumalar.
Devam..."Yazman gerekiyorsa, yazacaktın. Okuması gerekenlerin sorunu olsun artık kalan her şey.." Kimsenin okumayacağı bir kitaptır yaşam. Kimsenin senin kadar içten yaşayamayacağı kadar gizli, sıradan ve sana ait.
Devam...Ölüm bizlere atanmış en güzel görev, ağır aksak ve tembelce yerine getirmekten hiç hoşnut olmadığımız; günü gelince de en büyük isyanlara kapıldığımız.. (Kısa bir deneme yazımız bağlantıda dostlar.)
Fikirler ölmez, bedenleşirler doğru bir şekilde yaratıldıklarında. Atalar ölmez, yaşatılır yaşattığı nesillerle... Ata bir Türk olmak da öyle, anlatılmaz ya kolayca sözle, biz deneyelim yine de. (Yazımızın devamı bağlantıda. Keyifli okumalar, 'Kasım 2022)
Çok kaba insanlar tanıdım, çok da kaba sabayımdır; ama bazen sivri dilli nezaketin en büyük hakaretleri kötücül yüreklerde taşıdığına çok ama çok şahit oldum. Bu deneme yazımız da bu konuda olacak. (Yazımızda devamı içi başlığa tıklayın)
Biz o inat! Biz o köprüde iki boynuzlu ataerkil... Biz seninle sen ile benden kalan üstü kalsınlar! Biz henüz denilemeyen garip bir zarftan ibaret, içerisinde iki kişi var, toplamında yalnızca birer kişilik garip bir çekingenlik ve korku. Yaşam ya bu, binlerce içinde birkaç tanesinin bir biriyle öyle güzel inatlaşması, ha keza yalnızlığa tabii, garipliğe köle birer hikayeyiz. Yazarlar her zaman belli, başrolde sen ile ben, oysa kavuşamamamız asıl anlatılagelen! (Yazımızın devamı linkte dostlar. Keyifli okumalar.)
Aşıklar yüzyıllardır bu toprakların ruhundan demlenmiş en leziz susuşlar, en garip çığlıklar, en naif derlemelerdir. Anadolu coğrafyasının bir baştan öteki başa tüm dağını tepesini, tüm hırsını inancını, tüm yaşantısını ve sevdasını tek tek, tane tane iliştirmişlerdir sazlarının tellerine. Bizlere de saygı duymak, onların da çığlıklarını net bir şekilde anlamak kalıyor.. (Kısa bir deneme yazımız bağlantıdadır. Başlık veya bağlantıya tıklayarak açabilirsiniz.)
Garipçe bir his, onu özümsemek. Tekrar etmek onu uzak diyarlarda duyulan her kuş sesinde, gülümsemesinde tamamen bir yabancının, sıcaklığını hissetmek. Mutlu olduğunu-en azından-varsayabilmek. Farz edebilmek, özlemek onu farzı misalin ötesi, gerçeğin ta kendisi. Bulunmasına an kala elden kaçan fırsat gibi. Tuttuğunda düşüverecek bir taç yaprak, bir kırılgan çiğ titrekliği gibi.. (Deneme yazımızın devamı bağlantıda. Keyifli okumalar.)
Bu denli eşsiz olup bu kadar önemsenmemek... İnsan bilinci için mükemmel bir yıkım olacak raddede olgu bu! Yıkıcı, yıpratıcı ve küçük düşürücü... Oysa bu eşsiz beyaz karınca sürüsü için küçük olmak ve düşmek asla kaygı olmadı, olmayacak. Buza kesmiş insan topraklarına hiç beklenmedik o sakinlikle, o huzurla gelivermek. Minicik süzülüşlerle. Bazen soğukla sıcağın kavgasında ortalığı kasıp kavuran fırtınalarda bile birbirine sımsıkı sarılıp yığınlara dönüşmez taş kesilesiye kadar. Kar tanesi olmak böylesi bir his. (Yazımızın devamı bağlantıda. Keyifli okumalar.)