MeoEdebiyat - Denemeler Blog
MeoEdebiyat - Denemeler Blog Pic.Source: "Ashik" by Masisus

MeoDeneme - Ne Ruh Ne Kalem

  Denemeler Blog

Ceylan Ertem & Haluk Levent - Gönül Çalamazsan Aşkın Sazını

NE RUH NE KALEM

   Aşıklar yüzyıllardır bu toprakların ruhundan demlenmiş en leziz susuşlar, en garip çığlıklar, en naif derlemelerdir. Anadolu coğrafyasının bir baştan öteki başa tüm dağını tepesini, tüm hırsını inancını, tüm yaşantısını ve sevdasını tek tek, tane tane iliştirmişlerdir sazlarının tellerine. Bizlere de saygı duymak, onların da çığlıklarını net bir şekilde anlamak kalıyor..

   Çok kırılgandır Anadolumun fayları, yüzbinlerce yılda inşa edilmiş insanlığı saniyelere sıkıştırıp suyunu çıkarır o medeniyetlerin. Yıkar, yeniden inşa edilsin diye.. Doğar ölümün üzerinden katman katman! Her şehir bu ülkede birkaç insan katliamı katmanların, savaşların, kalıntıların ve mezarlıkların üzerine kurulmak zorunda kalmıştır. Aşklar da böyle ya işte! Tüm sevdaları bu hengamenin, kuruludur eskiden kalma bir insaniyet ile beşeri yeniliklerin savaşında yenik düşmüş o köy çocukların kısık sesli türkülerinde imbiklenmiş dizelerinde. Leylalar Mecnunlara, Ferhatlara Şirinlere vurgun Aşıklar sazın tellerine mahkum binlerce yıldır, yüzlerce türkü ve milyonlarca dizedir. Sayısız his bizi biz yapan. Çoktan unutulan ve yanılgıdan ibaret her seferinde ilk aşk dolu bakışta zannımızca yeniden yazılan. 

   Bu yazımızda bizlere eşlik, bizlere aşık olan eser de Aşık Hüdai'den!

"Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit!"

   Sevdalarımız da böyle değil mi biraz! Ne ruh ne kalem bizi biz yapan, aslolan sevdanın bel kemiğinde körelmiş o vahşi kuyruklarımız, bizim tenselden öte tinsel yargılarımızla bizleri oradan buraya savuran. Göründüğümüz o ideallerin ardında saklanırken birden oyun pistine atıldığımız bu çöllerde Mecnun oluruz diye inanırken, korkaklığımızdan öfke kustuğumuz bu modern savaş alanı modern sosyal yaşam. Tutamadığımız sözlerin, garipsediğimiz o kıskanç öfkelerin öznelleştirilmesi ile karakterlerimize dönüşen şahane öykülerimiz var.. Her birimiz efsaneleri yaşadığımız bu sistematik simülasyonda kendimize ait öz olmayan bir yanılmasa ile kopyala-yapıştırdan ibaretiz maalesef. İncittiklerimize değiyor mu inci gibi içimizde çürüyen o eşsiz sevda? Ah keşke herkes şunu kendine bir sorsa..

   Aşıkların yapabildikleri de bu işte: aşka yürümek, hakka taparcasına; haktan el vermek, kuluna temassız kucaklarcasına; yaşamın özünde bir ağaç olup çöle inat güller saçarcasına. Bir Aşık olamadıktan sonra, gerek mi ne ruh ne kalem. Söylesen de tesiri mi var, onca pislikle süslenen bu devirde, ne tin ne kelam! Madem ki yola, hisse, sevdaya AŞKOLMUŞ atam, yapılası olan değil mi sevdaya sarılmak kutsala inat, tutkuya sarılmak korkuya, O'na sarılmak kendine inat.

   İşte tüm bu hengame içerisinde, tuttuğumuz bir dilek niyetine, varsa gönülde AŞIK'ın Anadolusu meze niyetine Hak Yolunda içilen her badeye, o gün doğmalıyız güneşle bu karanlığa teslim gergef parlaklığı naifliğe! Aşk olsun be bize, onca Aşık varken serde, tek bildiğimiz bencil bir felsefe. Yaptık diye övündükçe, başaramadıklarımızın türküsüyüz, anlatılıyoruz özlem diye.

   Günü geldiğinde, o sazın en ince telinde, tam kopmadan birkaç salise önce! Doğrusuyla yanlışıyla, günahı ve sevabıyla! Tutkusu ve tutuklusuyla anlaşılabilmek; özgürce sevilebilmek dileğiyle...

   Selam olsun tüm AŞIK HÜDAİ'lere!

Meo - 2022
Mehmet Şentürk
MeoEdebiyat - Denemeler Blog
 

Son DüzenlenmePerşembe, 03 Mart 2022 02:43
(7 oy)
Okunma 1077 defa
Yorum ve görüşleriniz değerlidir. Facebook hesabınız ile yorum yapabilirsiniz.
X

Sağ Tıklama

Sağ Tıklama ve Kopyalama Sitemizde Engellidir.