MeoAfo - Nefes Alabilmek
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
- Yazdır
- Eposta
Nefes dediğimiz yaşamdaki alışverişlerimizin en değerlisi, en anlamsızı. Boğulmaya başlamadan hiçbir değeri olmayan, boğulduğumuz anda aklımızdan çıkmayan bir yaşama tutunma içgüdüsü. Yaşarken hiç değeri olmayan zaman gibi basit bir olgu..
Peki ya boğulmalarımız duygusal olduğunda. Hayallerimize, düşüncelerimize, beklentilerimize ve kelimelerle hapsettiğimiz hislerimize boğulursak ne olur? Hayatta kalmak için nasıl nefes alabiliriz, aklımızın atmosferinde? İşte onun cevabı birçoklarımız için aşk. Birçoklarımız için bahanelerin sayısı yüzler hatta binleri bulsa da, ilk en derin nefesimizi aşkla alıp, son nefesimizdeki hüsrana kadar arada kalan tüm geçici sudan çıkışlarımızın adı aşklar, sevdalar, ilişkiler, insanlar, dostlar ve hayatlar. Yabancılar.. Aklımızdaki rengarenk atmosferden, tertemiz bencilliğimiz doğal havasından o kadar eminken, aldığımız ilk yabancı nefesle unutuyoruz içinde nefes alabildiğimiz düşünce denizlerimizi. Artık içimizde bizim kemiren o benliğimiz, yalnızca derinlere gömülüyor ve biz zaman zaman sadece başkalarıyla nefes alabiliyoruz.
Kendimize düşünceler, hayaller ve damla damla tutkular biriktirdikçe şekilleniyoruz. Ancak, gözümüzden tüm birikimlerimizin bizi boğan devasa bir akıl denizi olduğunu unutuyoruz. Bazılarımız bu denizin en derinliklerinde şizofrenik avlara çıkıp huzuru karanlıklarda bulabilirken; bazılarımız anca sığ denizlerde kendimizi bulabiliyoruz. O nedenle çok seviyoruz yabancı atmosferleri. Bizler kendi denizinin sularında nefes alabildiğini unutup, yabancı atmosfere aşık olabilen amfibileriz. Bunu sadece biz bilmiyoruz. İçgüdüsel bir kaçış içerisinde rahat geçişler yapmak en güzel özelliğimiz olabilecek iken, çoğunlukla denizden çıkıp suları suya dönüp karada kaybettiğimiz tüm yüzgeçlerimizi unutuyoruz!
Tüm bu yukarıda saydığımız sebepten işte, ne zaman terk edilsek nefessiz kalıyor, sudan çıkmış balığa dönüyoruz, yüzme bilmeden okyanus ortasına bırakılmış gibi yorgun, çaresiz, ürkek oluyoruz.
Tüm bu nefessizlikler bizi derin bir aşk kokusunu içimize çekmeye iten!
Tüm bu düşüncesizlikler, bizi düşünmeden insana muhtaç bırakan. Bizler insanlara insan olduğumuzu ispatlamak adına, içimizde büyüttüğümüz bütün çocukları, masumiyeti katlediyoruz. Sonra kendi kanattığımız düşüncelerimizde boğuluyoruz, her seferinde!
Nefessizlik ölüm değil belki de, ebedi bir özgürlük gereken ilk isyan alışkanlıklarımıza, bağımlılıklarımıza! Bunu henüz bilmiyoruz. Olamaz mı?
Meo - 2015
MeoEdebiyat Denemeler Blogu