MeoDeneme - Özgür Aşklar Anıtı
Öne Çıkan- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
- Yazdır
- Eposta
Aşkın özgürlüğü ruhlarımızı bedenimizde örtülü tutkuların hapsinden kurtarsın istiyoruz biz. Tüm aşkların özgür sesleri, yaşamın en uzak köşelerinden bile duyulabilsin. Kimse sağır kalmasın mutluluğa diliyoruz, en çok da biz, kendimiz. Her şeyin en iyisini bulabildiğimiz anda tamamen özgürleşen bir yapıya bürüyor aşklarımız bizleri. Çok fazla özgür kalıp kaybolmak bile istiyoruz hatta. Peki neden?
Özgür Aşklar Anıtı'na koşuyoruz ne zaman gözlerimize başka gözler değse. Nazara gelmeyelim diye korkuyla kendi geçmişimize yalvarmaya gidiyoruz. Sakinde diz çöküyoruz aklımızın önünde, tüm keşmekeşin içinde ruhumuzu bulup omzuna hafifçe dokunup "n'olur bu kez sakin ol," diye ciddi ciddi uyarıyoruz. Ciddi ciddi var olduğunu zannettiğimiz bütün aşk tanrılarına yalvarıyoruz, bizi özgür bıraksın diye. Sanrımız şu şekilde: aşkın bizi özgür bırakabileceği kadar yaşamlarımıza hapsolmuş olmamız!
Özgür bir aşk için kendimizi insanlara hapsettiğimizi unutuyoruz. Özgür bir his için kendimizi belirli kelimelerin peşinde köle ettiğimizi unutuyoruz. Kanayan geçmişimiz, çocukluğumuz ilk aşklarımız. Ellerinden tutuyoruz kimselerin görmediğinden emin olduğumuz bir parkta yeşilliklerin arasında birinin.. Sonra tüm ömrümüz boyunca aynı dram setini tekrar tekrar izliyoruz aklımızda. Her seferinde başka bir dekorla, başka bir figüranla, başka bir aptalca senaryo hatasıyla ama hep sonunda dakikalarca alkışlanma dürtüsüyle ve de yanılgısıyla. Bunu her birimiz özene bezene yapıyoruz hatta. Yüzlerce saat hazırlanıyoruz, binlerce ezber; çekip çekip bozuyoruz. Binlerce nefes, heyecanla başlıyoruz her antreye. Kulaklarımızda tüm sesler kayboluyor, karşımızdan gelecek her bir sözü, cümleyi ezbere bildiğimiz aynı aşk tekrarları aniden tepki verebilmek üzere pür dikkat dinliyoruz. Anımızı kolluyoruz, fırsatlarımızı mutluluk adına. Aynı tanrıya feda ettiğimiz binlerce eski sevgili adına, kan döktüğümüz bir bereket istiyoruz bir sonraki aşk bayramında.
Müziğin kesildiği an aşkın en romantik anlarından en dramatik hatalara geçiş yapıyoruz, aşk anıtının kenarındaki bir sonraki duygusal ölü olarak adımızı kaderimize hüzün ve gözyaşları ile yazıyoruz. Bıkmadan usanmadan bu yaşam savaşında insanlar öldürüyoruz, anlamların boğazını kesip, hatıraları gömüyoruz sosyal mezvilerimizin yalancı döküntüleri arasında. Huzurla savaşıp özgür bir kontrolsüz patlama anında, dünyanın en anlamsız savaşlarını yok yere çıkarıp üzülüyoruz her ilişkinin sonundaki bilançoda..
Herkes değişiyor.
Herkes gibi biz de değişiyoruz, hissetmeden. Hayır, hayır öyle değil. Hissettirmemeye çalıştığımız bu zayıflıkların sonunda birer hissiz varlığa dönüştüğümüz vurgusuyla. Herkes değişmeye bu kadar karşıyken değişmek için bu kadar büyük yabancılıklara aşık olup, farkına varıyoruz Özgür Aşklar Anıtı'na bir dilek daha harcadığımızın.
Herkes değişiyor, özgürce dans edemeyen insanların utangaçlığına inat pistin ortasında tek başına halaya duruyor aşklarımız. Utanmadan kendimizi kaybediyoruz kendimizi bulmak adına. Bu pagan ayinlerin ortasında, en doğru müziğin bizim aklımızda yankılananlar olduğuna inanıyoruz kolayca. O yüzden kimimiz aşık valse, kimimizde ne de güzel duruyor folklor, seke seke. Müzik de değişiyor zamanla, bizi kıpır kıpır su yüzüne çıkaran tüm sesler, altımızdaki toprağı bataklığa çeviren tehlikeli titreşimlere dönüşüyor zamanla. Gömülüp gidiyoruz yaşama dair, aşklara dair duyabildiğimiz bestelerinin ölümcül tekrarına. İlk duyduğu sesle ölen bir bebek kadar yalnız kalıyor kulaklarımız. Ölüyoruz yalnızlıktan ve sağırlıktan safça.
Biz bu kadar kolay değişiyoruz ya, anıtlarımız renk değiştirse de temeli çok sağlam hala. Biz bu kadar kolay dilek tuttukça kopuyor yaşamın evreleri arasındaki bağlar. Her seferinde dönüyor sevdalarımız, başladığı kayalıklara. Ta ki son bir kez geri dönmek yerine, ileriye doğru yapayalnız bir adım atana kadar. Dokunasıya kadar yaşamımızdaki tüm doğal anlatılar, doğal yaşantılar ve doğal olgular taş kesilmiş deniz suyuna.. Karışıyoruz bizler birer avuç suyla, koskoca insan okyanusuna. Bir balığın rüyasında.
Meo - 2016
MeoEdebiyat Denemeler Blog
'Mehmet Şentürk