Ülkemizde edebiyat blog yazarlığı henüz yeni ve çok amatör şekilde yapılmaya devam ediyor. Çok mükemmel okurlarımız var, mecmualarını çevrimiçi de olsa tek seferde okumaya hevesli, meraklı, tutarlı ve yeniliklere açık. Öte yandan, çok yetenekli, kelime cambazı kaliteli yazarlarımız var birçoğu da küçük de olsa bloglarında kendi alt-dünyalarını kurmayı başarıyor. Bu konuda edebiyat yazılarına gönül vermiş ve edebiyat blog kurmaya heves eden dostlarımıza dilimiz döndüğünce birkaç öneri sağlamak istiyorum. 

Kendi güneşini doğurabilmeli insan, medeniyetin serin alacakaranlığında. Kendine bir yaşam kurabilmeli insan, bedeninin sığabildiği kadar bir toprak parçasında; engin hayallerin huzurunda. Yoksa, geri kalanı hüzün, mutsuzluk, karamsarlık ve zaman-yitip giden. Yalnızca başarıyla bitirenler yaşam yarışını, kendi yolundan gidebilenler..
- Meo

Aynı evde iki yalnız gibiyiz,
Birimiz ölmüş gitmiş, yalnızca birimiz diriyiz.

Yarım kalmışlığın iki yakasında,
Yüzmeden geçilmeyecek kadar uzak haldeyiz.. [Şiirin devamı bağlantıda. Keyifli okumalar.]

Sokağa çıktı şiir,
Duvara çizik,
Gönüle yara,
Sevdalıklara özlem oldu,
Dizelerinin niyetine.

Sokakta doğdu şiir,
Köşe başında çeşme,
Kuytularda gölge,
Gölgelerde gizlenen tutkularda,
Uyaklarının asiliğinde. (Şiirin devamı yazımızda. Başlığa tıklayıp açabilirsiniz.)

Ülkemizde daha önceki albümlerinden ziyade Minnet Eylemem performansı sonrasında adını duyuran ve yaptığın işin kalitesi, güzelliği ile birçok kez blogumuzda yazılara ilham olan Ahmet Aslan bir düetle blogumuza misafir oluyor. Büyük keyifle elbette. Video klip ve şarkı sözleri yazımızda. 

Her sabah yapılan bir şeydir, uyanırsın da yaşamayı değil, düşünmeyi değil sanki lavaboyu özlemişsin gibi. Uykunun mahmurluğu yerine, yaşama uyanmanın şokunu atmak gerekir çeşmelerden süzülen gürültücü sularda. Tane tane dökülür yaşamın o kavgacı saniyeleri insanın geç kalmışlığının yüzüne. Erkan da öyle yapacaktı o sabah; hıçkırıklarına boğulup lavabonun önüne yığılmadan önce.. [Kısa ve hüzünlü bir özlem hikayesi bağlantıdadır. Hikaye tamamen gerçektir. Detayları yazımızın sonunda.]

2014 yılından bu yana yayın hayatında olan kişisel edebiyat blogumuz MeoEdebiyat, sizlere daha hızlı hizmet verebilmek adına Hollanda'da bulunan hızlı sunuculara taşınmıştır. Tüm bakım ve içerik kontrolleri tarafımdan yapılan sistemde aylık 10 Euro'nun üzerinde bir harcama olduğu için mecburen sitemizde Google Adsense reklamları eklemek zorunda kaldık. Lütfen beğenilerinize uygun olan reklamlarda ilgili sayfalara geçiş yaparak blogumuza destek olmayı unutmayın. Sitemizde keyifli gezintiler diliyoruz.

Müzik evrenseldir mottosuyla blogumuzda bilinen, bilinmeyen birçok yerli yabancıya şarkıcıya yer verdik. Son bir keşfimiz de Fransa'dan. Folk-rock tarzında şarkılar yazan ve söyleyen Fransız şarkıcı Hugo Barriol ilk albümü ve ilk şarkısının klibiyle yazımızda. Şarkının sözlerini de yazımızda bulabilirsiniz. Keyifli dinlemeler.

İnsan, diyorum, ne kadar da susuyor bazen tek bir cümle için. Ne gelirse başa, dilden/sözden gelirmiş. Yanıyor, kıvranıyor, acıyor, sancıyor, ne kadar da susuyor alabildiğine. Hariçte kısacık, özünde upuzun bir cümle. Susmasa, söyleyiverse belki bir nebze de olsa azalacak yanması. Kıvranması bitecek. Acısı dinecek. Sancısı kesilecek... [Değerli dostum M. Murat Gözübüyük'ten keyifli ve derin bir deneme yazısı. Şiddetle tavsiye ettik.]

Günümüzde kahve gündüzümüzün gecemizin olmazsa olmazı, blogumuzda birkaç aforizma ve şiire konu olmuşluğu bile var. Bugün ise farklı bir deneme yazımız olacak; Hikayesi Tadında sloganıyla kahveciniz.com adresinden tarafımıza hediye olarak iletilen Cafe Ambruvase Arabica ürününün hikayesini kısaca paylaşacağız. Ayrıca yazımızda Youtube üzerindeki Kahve Analisti kanalındaki detaylı inceleme videosunu da ekledik. Dilerseniz bu kahvenin edebi öyküyüsünü okuyabilir, videoyu izleyerek bu kahve hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz. [Video, bağlantılar ve yazının devamı için tıklayın.]